Birçok farklı sporla çeşitli yollardan elimden geldiğince ilgileniyorum. Hem buradaki yazılarımdan hem de sosyal medyadaki (özellikle Twitter) paylaşımlardan bunu zaten siz de biliyorsunuz. Bu kadar branşın içerisinde en önde gelenlerden olan futbol hakkında ise blogda çok fazla yazı yazmamaya çalışıyorum, yazdıklarım da genelde milli takımlar ve Şampiyonlar Ligi ile ilgili oldu bugüne kadar. Ama şimdi paylaşacağım içerik direk bizim ligimizle ve Fenerbahçe ile ilgili olacak, ama herhangi bir taktik, teknik değerlendirme yok. Tamamen futbolun güzelliğine değineceğim. Dünyada ilk kez yaşanan bir güzelliğe.
Takip edenleriniz bilir, Spor Toto Süper Lig yaklaşık 1 ay kadar geç başladığı için ve de sezon sonunda playoff oynanacağından ötürü takvim oldukça sıkıştı. Daha önceleri çok fazla alışık olmadığımız hafta içinde oynanan lig maçlarına bu sezon biraz fazlaca denk geleceğiz.
Fotoğraf Mynet Spor’dan alınmıştır.
İşte bu kapsamda Fenerbahçe Salı (20/09) günü kendi sahasında Manisaspor ile karşılaştı. Shaktar Donetsk maçında çıkan olaylardan ötürü 2 maç seyircisiz oynama cezası almıştı Fenerbahçe ve bu cezanın ilk maçını Orduspor maçıyla çekmişti. Manisaspor maçından önce ise TFF radikal bir şekilde aldığı kararla, bundan sonra hiçbir takıma seyircisiz maç oynama cezası verilmeyeceğini, bunun yerine maçlara seyirci olarak sadece kadınların ve ebeveynleri yanında olmak koşuluyla 12 yaşından küçük çocukların gelebileceğini ve stadlara giriş için hiçbir ücret ödenmeyeceğini açıkladı.
Seyircisiz maç oynanmasına bu sporla yakından alakalı herkes karşı. Hatta dolaylı yoldan ulaşım/taşıma firmaları, mahalle esnafı bile karşıdır, biraz düşünecek olursak Biletix’in bile karşı olacağını tahmin etmek de zor değil. Sadece maç giriş ve çıkış saatlerinde stad çevrelerinden geçmek durumunda olan ve amacı yoluna devam edip bir an önce varacağı yere varmaya çalışan insanlar karşı değildir muhtemelen. Bu nedenle bu karar aslında olumlu karşılandı. Ama her zaman olduğu gibi karar maç başlamadan neredeyse 24 saat önce açıklandı, yani Pazartesi günü. Yani taraftarların Salı günü akşamına kadar biletleri almaları gerekiyordu, zaten maç da saat 20:00’daydı.
Tabii süreci daha da zorlaştırmak adına, kadınların biletleri kendilerinin almaya gelmesinin gerektiğini, başka kimse için bilet alamayacakları da federasyon tarafından şart koşuldu. Bu da yetmedi aslında, bunun da üzerine biletlerin sadece stadtaki ve Suadiye’deki Fenerium mağazalarında satılabileceği, Biletix vs. gibi başka bir çözümün kullanılamayacağı söylendi. Yani özetlemek gerekirse, bu gelişmeden Pazartesi akşamına doğru haberdar olan kadınların, Salı günü bütün işlerini güçlerini bırakıp nerede oturduklarına, çalıştıklarına bakılmaksızın, stada veya Suadiye’ye gidip saatlerce sırada bekleyip bilet almaları ve o günün akşamında da stadta bulunmaları gerekiyordu.
Bu koşullar düşünüldüğünde bu kadar kısa sürede çok fazla katılımın sağlanamayacağı öngörüldüğünden ve de federasyon sadece alt tribünlere onay verdiğinden ilk etapta yaklaşık 12,000 bilet basıldı. Ancak taraftarın özverisi ve tutkusu karşısında bu biletler hemencecik tükendi. Federasyon da üst tribünlere geçilmesini de onaylayınca yeni biletler basıldı. Onlar da tükendi, yeniden basıldı ve bu böylece bütün gün devam etti. Sonunda 42,000 civarı bilet basılıp hepsi dağıtıldı. Maç saati çok yaklaştığı için geri kalan koltuklar için bilet basılıp dağıtma imkanı kalmamıştı artık. Bu noktadan sonra da kapıda yapılan kimlik kontrolleri sonucunda bileti olmayan taraftarlar da içeriye alındı. Ve maç yayını başladığında gördük ki stad neredeyse hınca hınç dolu. Sanırım sonradan gelenlerle beraber yaklaşık 46,000 taraftar mevcuttu. -Rıdvan Dilmen, kızının bile stada gitmesine rağmen içeriye giremediğini söyledi program sırasında.-
Bu tam anlamıyla hem Türkiye’de hem de dünyada spor anlamında bir ilkti. Bütün beklentilerin aksine stad kadınlarla ve çocuklarla dolmuştu ve bu futbol ve Fenerbahçe içindi!
Bu taraftarlar için de, oyuncular için de, hakemler için de, TV’den izleyenler için de ilkti. Böyle olunca da çeşitli yerlerde birtakım aksamalar olmadı değil ama hepsi bu keyfin bir parçası, birer nadide anı oldu bana sorarsanız. Mesela Manisaspor sahaya ısınmak için çıkan ilk takımdı ve taraftar onlara sevgi gösterisinde bulundu. Daha sonrasında maç başladığı zaman bazı tezahüratlarda senkronizasyon ve aksama sıkıntıları da oldu, ama bence akşamın büyüsü bozulmadı.
Dia golü atıp Fenerbahçe öne geçince bir an merakla bekledim ben de aslında. Bakalım Issiar anonsu yapıldığında hep birlikte “Dia” için organize olabilecekler mi diye. Ve tahminimden çok daha iyi bile oldu, bunu itiraf etmeliyim.
Dediğim gibi burada futbolu teknik açıdan değerlendirmeye, hakemlere falan değinmeye girmek istemiyorum. Bildiğiniz gibi Semih’in 90+4’te attığı galibiyet golü yardımcı hakem tarafından ofsayt gerekçesiyle geçerli sayılmadı ama hepimiz çok net bir şekilde gördük ki pozisyonun ofsayt ile yakından veya uzaktan alakası yoktu. Bu pozisyondan sonra da hakem maçı hemen bitirince, taraftarlar da golün geçerli sayıldığını ve Fenerbahçe’nin kazandığını düşündü. Bu da maalesef bazı kitlelerce alay konusu yapılmaya çalışıldı. Ama az önce de dediğim gibi pozisyonun ofsayt olmadığı ortaya çıkınca herkes sustu.
Teşekkürler o stadı dolduran 46,000 kadınımıza, çocuğumuza. Gerçekten Fenerbahçe aşkı böyle bir şey. Bu konuda da mütevazı olmaya gerek yok. Bu kadar kötü koşullarda, zaman ve bilet alım koşullarının son derece sınırlandırıldığı bir ortamda bu atmosferi oluşturmak herkesin harcı değil.
Takip eden günlerde bizim basınımızda olduğu kadar dünya basınında da yankı buldu bu muhteşem gösteri, bu muhteşem beraberlik. Özellikle CNN International haberlerinde yer alması oldukça dikkat çekiciydi. Ali Koç’un bu haber kapsamında telefon ile yapmış olduğu söyleşi gerçekten mükemmel. Türlü türlü klüplerde birçok farklı kesimden yöneticiye, birçok farklı sektörden insanlara denk geliyoruz. Ama şunu söylemeliyim, bu bahsettiğim söyleşinin videosunu izlerken gerçekten tüylerim diken diken oldu. Sonuçta ülkemizin diğer ülke vatandaşları gözünde, özellikle okyanus aşırı ülkelerin gözündeki imajı maalesef pek olumlu değil. Hal böyleyken böylesine güzel bir haber ile onların haber bültenlerine girmek çok güzel. Ve daha da güzel olan Ali Koç’un çok düzgün bir İngilizce’yle sorulan sorulara cevap vermesi ve yaşananları, klübün içinde bulunduğu durumu çok güzel özetleyebilmesi oldu. Gerçekten büyük bir Fenerbahçeli! İşte Ali Koç:
Notlar
* Maç sırasında yayında spikerler de değindi, oldukça fazla sayıda çocuk maç esnasında kaybolup annelerini veya ablalarını bulamadılar. Yapılan anonslar ile aile fertleri buluşturuldu.
* Benzer bir şekilde özellikle yaşı iyice küçük olan çocuklar maçın temposunu fazla kaldıramadı ve maç da pek ilgilerini çekmeyince hemen oldukları yere kıvrılıp uyudular.
* Yine maç yayını sırasında ve sonrasında çeşitli sitelerde ve sosyal medya aracılığı ile maçı izleyen erkek taraftarların olduğu da iddia edildi. Ama sonrasında yapılan araştırmalar sonucunda bunun böyle olmadığı ve bu ithamlara maruz kalan kadın taraftarın da avukatı aracılığıyla dava açacağı haberi yapıldı. Detaylar için buraya.
Bu yazı toplamda 5381, bugün ise 3 kez görüntülenmiş.
Leave a Reply