buyruk | net

to Infinity and Beyond!

2006 Almanya Dünya Kupası

| Filed under Futbol

Futbolun en büyük organizasyonu, gelen turistler, yapılan hazırlıklar, alınan önlemler, tam bir karnavalı. Ama galiba bu sene karnavalın futbol kısmı eksik kalmış. Finallerim nedeniyle maçları sağlıklı bir şekilde takip edemesem de gördüklerim, okuduklarımdan edindiğim izlenim maalesef bu yönde. Her kupaya/organizasyona favori olarak gelen İngiltere, Fransa gibi takımların yine hayal kırıklığı yaratmaları, İspanya – Ukrayna, Almanya – Kosta Rika maçları haricinde bol gollü geçen bir maç olmaması, takımların daha çok defansif oyun düzenleriyle sahaya çıkmaları ya da hücum futbolunu becerememeleri göz zevkini hep olumsuz yönde etkileyen faktörler oldu. Kalite olarak İtalya – Gana maçı fena değildi. Hücumda genelde kısır kalan İtalya 2 gol bulmayı başardı. Böyle giderse, ki bu turnuvaya kadar pek böyle olmadı, yarı final ya da final yapabilirler. Brezilya zaten “doğal” favori. Arjantin, İspanya, Portekiz de futbollarıyla olabilecek dedirten takımlar oldular. Zaman ilerleyip maçlar oynandıkça sanırım favoriler daha da netleşecek…

 

World Cup Map
     

Bu yazı toplamda 3585, bugün ise 3 kez görüntülenmiş.

by buyruk | tags : | 3

Yine bir Proje, Yeni bir Sunum

| Filed under Bilgisayar

Bir dönemin daha sonuna geldik. Finaller dün sona erdi. Artık takvimimde bol bol basket ve tabii ki NBA finalleri var. Tabii bunlardan önce finaller süresince yaptıklarımdan biraz bahsedeyim.

Bu dönem aslında proje yönünden beklediğim kadar yoğun geçmedi. Daha ziyade ödevler vardı, onlar da genelde teorik bilgi üzerineydi ve neredeyse doğru dürüst kod yazamadan dönemi kapatmış olduk. Bu proje ve ödevler içinde belki de en önemli olanı “Yazılım Mühendisliği” (Software Engineering) dersi ve yıl sonu puanının %45’ini oluşturan dönem projesiydi. Proje “Robocode” üzerineydi. -di’li, geçmiş zaman kullanmak hoşuma gitti. Bazı şeylerin bittiğini, geride kaldığını daha bir belli ediyor sanki.- Robocode JAVA kullanılarak yazılmış bir platform, daha ziyade bir oyun aslında. Bir savaş alanı içinde belli sayıda savaş robotu (tankı) birbiriyle savaşıyor ve çeşitli kategorilerden aldıkları puanlar neticesinde galip belli oluyor. Biz de bu proje çerçevesinde kendi takımımızı oluşturup kendi robotlarımızı yazdık ve “Robolig”de diğer takımlarla karşılaştırdık/kapıştırdık. Sonuçta aldığımız netice itibariyle yıl sonu notumuza bir ilave yapmış olduk.

Şimdi geleyim sunuma. Bu Robolig’ten önce, herkes, bütün proje grupları, projelerini 5 dakikalık sunumlarla anlatacakları. Sunum puanlandırmasında “Giyim” de kayde değer bir yere sahipti, bu nedenle yine bir takımlı (takım elbiseli) -erkekler ağırlıkta olduğu için herhalde, direk olarak takım elbiseli deniliyordu- sunumla karşı karşıyaydık. Zaman sınırlaması olduğu için, sade, basit bir sunum hazırlamayı tercih ettik. Gece boyunca sunum tekniği, söylenecek sözler ve tabii ezber çalışıldı. Birkaç saat içinde her şey yerine oturmaya başlamıştı. Sunuma ilk önce ben başlayıp giriş yapacak ve ilk robotu tanıtacaktım, İzmail de diğer iki robotu anlatıp sunumu noktalandıracaktı.

Sunum sabahında herkes “takımlarını” giymiş, sırasını beklemeye başlamıştı. Derken sunumlar başladı. İngilizce olarak yapılmasına karşın, daha önceden ekonomi derslerinde de 2 kere aynı şey başımıza geldiğinden artık biraz tecrübeli sayılırdık. :p Sıra bize geldiğinde daha önceden planladığımız gibi başladık ve büyük bir aksilik olmadan da bitirmeyi başardık.

 

Software Sunum
     

Sanırım her sunum, iyi bir şekilde noktalandığında insana bir özgüven kazandırıyor. Bu da, bir şeyler biliyorum ve insanlar bunları öğrenmek için beni dinliyor, gibi bir temele dayanıyor herhalde. Şans bu ya, tam bu sunumdan birkaç gün sonra tesadüfen, bir blogda sunumlarla ilgili bir yazıya denk geldim. Başarılı bir sunumun anahtarlarını anlatan bu yazı en sonda bu işin erbaplarından bahsediyor ve bunu birkaç linkle örnekliyordu. Tabii hemen indirip izledim. Sxip Identity’nin kurucusu, CEO’su ve yönetim kurulu üyesi Dick Hardt’ın 2005 O’Reilly Open Source Convention’da Identity 2.0 üzerine yaptığı sunum gerçekten diğerlerinden farklı ve şu ana kadar görmediğim bir stilde, tarzda yapılmıştı. Sunumu merak edenler için Dick Hardt – OSCON 2005 (wmv formatında 23.18 MB) Biraz da Identity 2.0’dan bahsedeyim. Amacı, bir çevrimiçi/internet kimliği yaratmak, gerçek hayatta kim olduğunu internette de belirtip kanıtlayabilmek. Bunu yaparken de site/kurum merkezli bir yapı yerine daha ziyade birey merkezli bir yapı oluşturmak. Örneğin, Yahoo, Flickr gibi sitelere tek tek üye olmak yerine, Identity 2.0’ı destekleyen bir hesabınız olması ve bu hesaptan yine Yahoo, Flickr gibi hizmet sağlayıcılarından direk olarak faydalanma hakkına sahip olmak. Fikir güzel, Microsoft da bunun gibi mantıkla “Password” uygulamasını hazırlamıştı. Bakalım bu teknoloji ne kadar yaygınlaşabilecek? Her şeyi zaman gösterecek…

Bu yazı toplamda 3594, bugün ise 3 kez görüntülenmiş.

by buyruk | tags : | 3

NBA Finalleri

| Filed under Basketbol

Yoğun NBA playoff maçları nedeniyle, iyiden iyiye NBA ile yatıp NBA ile kalkar oldum. Hal böyle olunca da, neredeyse her girdi NBA ile ilgili olmaya başladı. Bir şampiyon olsak da başka konulara da sıra gelse :p

Miami vs. Dallas

Mayamim, Detroit deplamanında verdiği molayı fazla uzatmadı ve yine “Beyaz Geceler”in birinde seriye noktayı koydu. 4 – 2. Detroit’in Cavs serisinde çok zorlanıp seriyi de anca 4 – 3 geçmesine rağmen, yine de otoritelerin çoğu Detroiti favori gösteriyordu. Ama sonuç maalesef (?!) öyle olmadı. Son maçta, Shaq’ın üstün konsantresi, 14’te 12’lik saha içi isabeti, 5 bloğu, Wade’in grip olmasına karşın yaptığı 10 assiste J-Will’in kendini aşarak ulaştığı 12’de 10’luk şut yüzdesi de eklenince, maç ve de seri Miami’ye geldi.

Dallas, başından beri favori olduğu bir seriyi, kendi lehine tamamlamayı başardı. Zaman zaman çok yorgun olan, kısıtlı rotasyonu olan, sık sık faul problemine giren Suns karşısında oldukça zorlandılar. Seri boyunca 2 önemli nokta vurgulandı sürekli. Nowitzki’nin 14 ve üzerinde fault attığı veya Josh Howard‘ın 20 sayıyı geçtiği maçlarda, Dallas’ın %100’lük bir başarısı var. Bunun önemli bir istatistik olduğunun altını çiziyor, seriye genel bakışa geçiyorum.
Bu seri asıl tuttuğum takım olan Miami ve batıda desteklediğim Dallas’ı karşı karşıya getirmiş oldu böylece. İlk önce çok sevinip heyecanlansam da sonra ikisinden birinin sonunda yenilecek olması düşüncesi, heyecan bulutlarının yerini az da olsa üzüntü ve karamsarlığa bıraktı. Ama sanırım \/0I_|{@]\[‘ın da dediği gibi, önceki turlarda başka takımlara eleneceklerine, finalde, NBA finalinde birbirleriyle karşılaşmaları daha tatmin edici.

Saha avantajı Dallas’ta. Sezonu da çok iyi bir yüzdeyle bitirmişlerdi zaten. Özellikle Avery Johnson ve tabii ki Mark Cuban, bu avantajlarını en iyi şekilde kullanabilmek için ellerinden gelenleri artlarına koymayacaklar. Tabii bizim cephede de yılların tecrübesi Pat Riley, işini iyi bilen, kurt bir çalıştırıcı. Bu yollardan çok geçti. Kendi tecrübesini bu final serisinde de aktaracağından kuşkum yok. Çok zevkli bir seri olacak. 2 taraf da bugüne kadar şampiyonluğu ne kadar istediği oyun karakterlerine kadar yansıtmayı başardılar. Serinin kaderini belirleyecek olan birkaç kilit nokta var:

Miami tarafında, Wade’in kesinlikle içeriye dalarak, içeriyi zorlayarak oynaması, kendisine gelen ikili, üçlü sıkıştırmalarda topu boş arkadaşlarına (muhtemelen Posey, Haslem, Williams, Payton) çıkarması, onların da kötü sayılmayacak bir yüzdeyle şut kullanmaları, bu en temel mantık olmalı. Tabii, rakip savunmacıyı faul problemine sokmak ve serbest atışlardan kolay (Wade playofflarda %84 ile atıyor.) sayılar bulmak, bu stratejinin artılarından. Diğer bir yandan bir de önümüzde bir “Shaq” faktörü var. Ligin en dominant oyuncularından biri Shaq, özellikle Detroit serisinde oynadığı gibi hücumda ve de daha önemlisi savunmada (tabii ki faul yapmadan) agresif olursa, Miami istediklerini elde etmiş, seriyi kendi lehine çevirme şansını yakalamış olur diye düşünüyorum. Seride Miami’yi en çok zorlayacak isim ise tabii ki Nowitzki olacak. Suns serisinde aslında kimin MVP seçilmesi gerektiğini kanıtlayan, gözlerime bu gerçeği sokan bir oyun ortaya koyduktan sonra, aynısını Miami’ye karşı yapmaması için bir neden yok. Burada sorun onu kimin tutacağı, Haslem ve Walker, onu tutacak muhtemel isimler ama Nowitzki’ye göre oldukça kısalar ve savunmaları da ahım şahım değil. Zo, hatta Doleac’a kadar inersek de, onların Nowitzki’yi dışarılarda kovalamalarına imkan yok. Bunları göz önünde bulundurunca Nowitzki’nin epik bir seri geçirebileceği düşüncesi zihinlerde uyanıyor. Şimdi tabii ki konuşmak biraz erken, özellikle ilk maçtan sonra birçok şey netleşmeye başlayacak.

Dallas ise, savunma stratejisini, dolasıyla da sahadaki beşini Suns serisine göre oldukça değiştirmek durumunda. Suns uzunsuz, hızlı, atletizm gerektiren bir oyun oynarken, Miami’de de tam tersi, NBA’in en dominant uzunu, pivotu var. Bu durumda Dampier ve Diop’a oldukça önemli olacak. SAS serisinde, Duncan’a yaptığı savunmanın bir benzerini (güç olarak oldukça dezavantajlı olmasına rağmen) Shaq’a yapabilirse, Miami’nin skor gücünün önemli bir kısmını durdurmuş, bitirmiş olurlar. Hücumda ise çok farklı bir tablo izleyeceğimizi sanmıyorum. Yalnızca Shaq’ın pick-and-roll’u savunma zaafiyetinden yararlanıp bize bolca bu şekilde hücum izlettirecekleri aşikar.

Hal böyle olunca da maçları 4 gözle beklemeye başladım. İlk bir iki maçtan sonra sanırım serinin gidişatı konusunda yorum yapma şansım olacak. Yalnız, nba.com’dan aldığın maç takvimine göre, ilk 3 maç Cuma, P.tesi ve Çarş olan sınavlarımın sabahına denk geliyor. Böyle şansa pes diyor, final programını düzenleyenleri buradan kınıyorum.

Not 1: ^^Chi_ Princess ( fotoğraf için ), kusura bakma, isim baban ( :p ), Tayshaun Prince’in takımını (Detroit) elemek zorunda kaldık. Seneye inşallah.

Not 2: Blog’a girdi girme işini ben abartıyor muyum, yoksa bana mı öyle geliyor? Bir girdi girmem yaklaşık bir saatimi alıyor, bu nedenle de ancak birkaç günde bir yazabiliyorum. Sanırım girdi uzunluklarını kısaltıp mesaj aralığını daraltmam daha faydalı olacak.

Not 3: ^^Chi_ Princess ve arkadaşları fotoğrafı WNBA All-Star 2006’dan alınmıştır. 9 numaralı Sparks oyuncusu, bayan basketbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu olarak kabul edilmenin yanında, maç içerisinde smaç basmayı başarabilmiş ilk ve tek basketbolcudur. Lütfen yanlış anlaşılmasın. (:

Bu yazı toplamda 7001, bugün ise 4 kez görüntülenmiş.

by buyruk | tags : | 6