Topu topu birkaç girdisi olan blogum, son zamanlarda iyice yalnız kaldı/kaldırıldı. Sebep: İstanbul’da öğrenci olmak. İstanbul’da öğrenciysen, her ne kadar kiranı zamanında yatırsan, aidatını, faturanı zamanında ödesen de genelde ev sahipleri tarafından insan yerine konulup ona göre davranılmıyorsun maalesef. Ev sahipleri siz evde otururken, kiranızı tıkır tıkır öderken, evi satışa çıkarıp alakasız saatlerde eve müşteri getirmek isteyebiliyor. Tabii ki bazen kendilerine göre nedenleri olabiliyor, belki de gayet geçerli sebepler ama işte madalyonun hep diğer tarafında olduğumuz için bize öyle gelmiyor. Sonunda böyle bir ev sahibine denk geldik. Şunun şurasında 1.5 ay daha kalıp çıkacaktım ama yok. Ben de OrçMan arkadaşımın yanına yüzsüzce yamanmaktan kendimi alamadım. Böylece ev macerasına geçiçi olarak noktayı koymuş oldum. -daha güzeli noktalı virgül diyelim biz ona-
Tabii öğrenci olmanın sağladığı yararlar da yok değil. Bunların başında tabii ki Akbil geliyor. Her ne kadar sayın mimar başkanımız görev başına geçtiğinden beri hiç aksatmadan her sene birim ücretlere zam yapmayı unutmasa da sivil tarifeye gore hâlâ oldukça avantajlı. Bir de son zamanlarca iyice aşina olduğumuz “öğrenci indirimi” kavramı mevcut. Bazı müesseseler öğrencileri hiç sallamasa da, çoğu yerde öğrenci olmanın faydasını görebiliyorsunuz.
Öyle veya böyle, öğrenci olmak, İstanbul’da öğrenci olmak, yorucu ve aralıksız iş hayatına başlamadan yaşanması/yapılması gerekenler listesinde öncelikli maddeler içerisinde yer alıyor. Gezilecek tarihi yerlerin, eğlenilecek kulüplerin, diskoların, kafelerin bolluğu, denizi, boğazı, balık ekmeği, kumpiri, dondurması, dürümü hepsi takdir edilesi. Test edildi, onaylandı. Tavsiye edilir!
Bu yazı toplamda 7161, bugün ise 0 kez görüntülenmiş.