Takip eden ve ilgilenen herkesin bildiği gibi kadın basketbolunun LeBron James’ı olarak gösterilen Diana Taurasi sezon başında Fenerbahçe’mize transfer olmuştu. Bu gerçekten çok önemli bir transfer ve başlı başına büyük bir olaydı. WNBA şampiyonluğu, MVP’liği yaşamış olması bir kenara Euroleague’de de son 4 senedir takımını zirveye taşıyordu.
Euroleague’de sayı krallığında zirvedeydi, takım ligde ve Avrupa’da başarıyla ilerliyordu ama hiç beklenmedik bir gelişmeyle sarsıldı basketbol camiası. Önce herhangi bir açıklama yapılmadan Diana birkaç maçta takımdaki yerini almadı. Sakat olduğu, tedavi olmak için Amerika’ya gittiği söyleniyordu, ancak keşke sakat olsaydı dedirtecek bir gelişme yaşadık maalesef. Maç sonrası yapılan idrar tahlilinde WNBA’de yasak olmayan fakat Avrupa basketbolunca kabul edilmeyen bir maddeye rastlandığı söylendi. Bunun resmi olarak açıklanmasından sonra Fenerbahçe Taurasi’nin sözleşmesini feshetti.
Bu olayın beni çok üzdüğünü söylememe gerek yok sanırım. Takımı gerçekten iyi yerlere getireceğini, taraftarın sevgilisi olacağını düşündüğüm bir oyuncuydu. Hatta o şekilde olmaya başlamıştı bile. Ama maalesef daha birkaç ay geçmişti ki yukarıda bahsettiğim olay gerçekleşti. Ve bundan sonra beni her defasında daha da çok şaşırtan transferler gerçekleşmeye başladı.
En çok şaşırdığım nokta da transferlerin bu kadar çabuk gerçekleşiyor olmasıydı. Daha takımdan bir oyuncunun ayrıldığı açıklanıyorken, daha bu haber bile tazeliğini koruyor, sitelerde ve gazetelerde haber olmaya devam ediyorken, yerine başka bir oyuncuyla anlaşıldığı, hatta oyuncunun sağlık kontrolleri için İstanbul’a geldiği bile söylenebiliyordu.
Bu değişim rüzgârı da Diana Taurasi’nin gidişi ve yerine Angel McCoughtry’nin gelişiyle başladı. Söylenene göre Taurasi’nin boşluğu ancak bu şekilde doldurulabilirdi. Angel 1986 doğumlu ve geçen senenin WNBA yılın çaylağı. Kendisini hatırlamak isteyenler, grup maçlarında Macaristan’da oynadığımız MKB Euroleasing maçının istatistiklerine bakabilirler. EuroleagueWomen Kısacası 15/19 saha içi ve 7/8 serbest atış isabetiyle potamıza tam 39 sayı göndermişti. Sanırım bir önceki bahsi geçen yorumda bir gerçeklik payı var.
Kendisini sonradan izlediğimde de gördüğüm gerçekten atletik, çevik ve topla birlikte çembere rahat giden bir oyuncu profili çizmişti. Şu ana kadar da takıma uyum sağladığı ortada. Umarım bu şekilde devamı gelir.
2. ani transfer haberimiz ise maalesef Penny Taylor ile ilgili. 2 senedir tam anlamıyla taraftarın sevgilisi olmayı başarmış, bu sene de özellikle Taurasi’nin oynamadığı maçlarda tam anlamıyla takımını sırtlamıştı. Takımı sürekli galibiyete taşıyan performanslar ortaya koyuyordu. Hatta ligin ilk yarısında kendi sahamızda oynadığımız Galatasaray maçının büyük çoğunluğunu geri götürdükten sonra takım Penny’nin ateşlemesiyle kendine gelip rakibini durdurup öne geçmişti. Hattanın da hattası, yukarıda değindiğim Angel’in 39 sayı attığı maçta Penny de 37 atmış, o maçta da geriden gelip maçı kazanmayı bilmiştik…
Serinin devamı olan 2. yazı için lütfen buraya: http://buyruk.net/blog/fenerbahce-kadin-basketbolunda-ani-degisim-ruzgarlari-bolum-2/
Bu yazı toplamda 3108, bugün ise 0 kez görüntülenmiş.