Sağlık bakanlığından onaylı İlkyardım sertifikamı yıl içerisinde almaya hak kazanmıştım. Bu da nereden çıktı, nasıl aklına geldi derseniz de olaylar şu şekilde gelişti:
Sizin de takdir edeceğiniz üzere ilkyardım hayatın her alanında her an herkesin ihtiyacı olabilecek türden bir kavram. Tabii ki belli meslek gruplarının, belli sporlarla ilgilenenlerin ihtiyacı diğerlerine oranla daha yüksek olabilir ama burada önemli olan ilkyardıma ne zaman ihtiyaç duyabileceğimizi önceden kestiremememiz.
Ben de bunun bilincinde olarak böyle bir eğitim almak ve ilkyardımı öğrenmek istiyordum. Ama bununla ilgili herhangi büyük bir somut adım atmış değildim. Bu düşünceler içerisindeyken ofiste bu eğitimin duyurulmuş olması yardımıma koşmuş oldu. Sonradan öğrendim ki bu da aslında kanunların getirdiği zorunluluk sonucunda verilecek bir eğitimdi.
Bahsi geçene kadar böyle bir kanundan haberim yoktu ama sonra araştırıp öğrendim:
İlkyardım Yönetmeliği
Sağlık Bakanlığından, 22.05.2002 tarih 24762 sayılı Remi Gazete
Bazı Maddeler
Tanımlar
İlkyardımcı
Madde 16 — İlkyardımcı olmak isteyenler nüfus cüzdanı örneği ile Merkeze başvururlar.
Kapsam bölümünde belirtilen tüm kurum ve kuruluşlarda istihdam edilen her yirmi personel için bir “İlkyardımcı”nın bulundurulması zorunludur.
Mekanik cihazların yoğun bulunduğu, yangın riski yüksek olan ve yeraltı maden ocakları gibi kaza riski yüksek olan işyerlerinde her 10 personel için bir “İlkyardımcı”nın bulundurulması zorunludur.
Bu madde kapsamında bulunan işyerlerinde bu Yönetmeliğin yayımından itibaren 3 yıl içerisinde ilkyardımcı bulundurulması zorunludur.
Yani ofis ortamında çalışıp fabrika, maden ocakları gibi kaza ve yangın riski yüksek olan yerlerde faaliyet göstermeyen kurumlar her 20 personel için 1 ilkyardımcı bulundurmak zorunda.
Bizim ofiste de bu kapsamda bir kalkınma gerçekleştirdik. Daha önceden eğitim alan ve sertifikalarının süreleri dolmak üzere olanlarla, 0’dan bu eğitimi alacak arkadaşlar bir araya gelip eğitim alacak grubumuzu oluşturduk.
Sonrasında Oksijen İlkyardım’dan ilkyardım eğitimizi aldık. Öğretmenimiz İlker Topçu’ydu. Bu hem teorik hem de bolca uygulama içeren bir eğitim oldu. Yetişkin, çocuk ve bebek olmak üzere cansız mankenlere defalarca kalp masajı uyguladık, çeşitli kanamayı durdurma, sargı hatta hasta taşıma ve nakil yöntemlerini de bizzat kendi üstümüzde deneyip oldukça tecrübe edindik.
Tabii ki bunların yanında direk olarak uygulamasını yapma imkanımız olmayan ve teorik olarak öğrenmemiz gerekenler de vardı. Bunları da çeşitli testler ve dokümanlar sayesinde öğrendik ve sınavımızı beklemeye başladık.
Hem daha iyi öğrenebilmek hem de sınavdaki şansımı arttırmak için, eğitim bittikten sonra da sınava kadar evde tekrarlarımı yapmaya devam ettim. Bu bilgilerin sadece sınavda lazım olmadığını, günlük yaşantımızda da her an karşımıza çıkıp işimize yarayabileceğini bilmek gerçekten güzel bir duygu. Bu duygu evde oturup çalışırken insanda ekstra bir motivasyon yaratmaya yetiyor. Özellikle okuldaki sınavlarla kıyasladığında insan farkı rahatlıkla anlayabiliyor. 🙂
Sınav, bir Cumartesi günü Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde gerçekleşti. Hastane ortamı içinde olmak, hastaların, polikliniklerin yanından geçerek sınav amfisine doğru ilerlemek bile farklı bir duyguydu. Yaklaşık 150 kişiydik sınav salonunda. İlk önce geçmemiz gereken teorik bir test vardı. Tam olarak soru sayısını hatırlayamıyorum ama muhtemelen 25 ya da 40. Çok yakın sayılar değil evet ama hesaplamanın kolaylığı açısından bu 2 sayı olması mantıklı geliyor kulağa. 🙂
Teorik testten 100 üzerinden 80 alanlar, hemen test sonrası gerçekleştirilecek sözlü/pratik sınava katılma şansını elde edebiliyorlar. Test bittikten sonra hemen kağıtlar toplanıyor ve herkesin kağıtları hemencecik değerlendiriliyor. Yaklaşık 45 dakika – 1 saat süren meraklı bir bekleyişin sonrasında da sonuçlar açıklanıyor. Mutlu sonuç elde edenleri yukarıda bahsettiğim gibi bir sözlü/pratik sınav bekliyor.
Bizim için de senaryo bu şekilde ilerlemişti ve testten geçtikten sonra sözlüye alındık. Salonda yaklaşık olarak 7 – 8 doktor vardı bu sözlü sınavları yapacak olan. Ellerinde teorik sınavdan geçenlerin listesi vardı ve geçenleri kendi aralarında paylaşmışlardı. Biz de bizi sözlüye alacak olan doktorun etrafında kümelendik ve sırayla sözlüye alındık.
Burada hem teorik hem de uygulama bilgileri/tecrübesi önem kazanıyor. Herhangi bir vaka anlatılıp o durumda ne yapmanız gerektiği sorulabiliyor mesela. Ya da çocuk veya bebek üzerinde bir kalp masajı yapmanızı görmek isteyebiliyorlar. Tabii herkese farklı farklı sorular geldiği için çok fazla sona kalmak da bir avantaj sağlamıyor, ama belki ortama alışmak ve heyecanı yenmek açısında bir miktar faydalı olabilir.
Sözlü sınav bitince herkes notunu hemen öğreniyor, en azından bu sınav heyecanından sonra acaba geçtim mi kaldım mı soru işaretleri arasında kalmamış oluyor öğrenciler.
Özetle, şirket olarak ilk sınavda yani teorik testte çok küçük bir kayıp verdik, son sınavı yani pratik/sözlüyü ise kayıpsız olarak geçip sertifikalarımızı almaya hak kazandık.
Yaklaşık 1 ay kadar sertifikaların ve kimlik kartlarının hazırlanmasını bekledik ve bu sürecin sonunda ilkyardımcılığımız tescillendi. Merak edenler için, belgelerin geçerliliği 3 yıl. 3 yılın sonunda sadece teorik sınava girerek belgelerinizi yenileyebiliyorsunuz.
Herkese ilkyardım eğitimini tavsiye ediyorum. Hatta sadece sizin değil çevrenizdekilerin ve ailenizdekilerin de bu eğitimi almaları gerekli bana sorarsanız. Çünkü herkesin herkese müdahale edebililiyor olması lazım, en azından ideal dünyada bu şekilde. 🙂
Bu yazı toplamda 8976, bugün ise 0 kez görüntülenmiş.
Leave a Reply