Müzikle aramın pek iyi olmamasından, yakından takip etmememden vs. gibi nedenlerden ötürü doğal olarak da konserlere karşı büyük heyecanım ya da merakım olmamıştır. Ama öyle veya böyle, okulda olsun, dışarıda olsun zaman içinde gittiğim konser sayısı yine de pek az değil. Fakat her nedense en çok gitmeyi istediğim Duman Konseri’ne bir türlü gidememiştim, hep bir sorun çıkmış hevesim de kursağımda kalmıştı.
Sonunda uygun tarihli –13.04.2008– yeni bir duyuru görünce bu sefer bunu değerlendirme karar verdik, Takımdaşım ve Xenapp’imle. Baktık biletlerde numara yok, hemen aldık biletlerimizi. Daha sonradan aramıza katılacak arkadaşlar olsa da bir sorun olmayacaktı böylece. Saat olarak 17.30 yazıyordu. Sahneye geç çıkacaklarını biliyorduk ama yine de bir Duman konseri için oldukça erken bir saat sayılırdı. Hatta o saatte uyanık olup olmayacaklarını bile tartıştık aramızda. :p Havalar da o aralar yeni yeni güzel gitmeye başladığından ve içerideki hakiki duman yoğunluğu da aklımıza gelince açık havada yapılsaydı diye içimizden de geçirmedik değildi.
Konser günü geldi, Bostancı Gösteri Merkezi’ne yollandık bu sefer. İçeri girmeden yakınlardaki bir büfede doyurduk karınlarımızı. Konsere gittiğini düşündüğümüz gençler geçiyordu önümüzden. Tahmin ettiğimizden oldukça düşüktü yaş ortalaması. Şaşırmaya ilk orada başladık. Asıl sürpriz ise içeri girdiğimizde bizi bekliyordu. Girdiğimiz an itibariyle yarısı boş olan salonda kendi yaşlarımızda 15-20 kişi anca görebildik. Büyük çoğunluk ise lise çağında gibiydi.
Kendimize sahneye uzak, kalabalık olmayan bir nokta seçtik, beklemeye başladık Duman’ı. Sanırım 1 saat kadar gecikmeyle çıktılar sahneye. Konser başlarken bile daha dolmamıştı salon. Yaş ortalamasında ise bir değişiklik yoktu. Kendimizi yaşlı hissetmeye başlamıştık çoktan. Neredeyse hayatımızda ilk kez…
“Hoş geldiniz çocuklar!“ şeklinde başlayan konser, hakikaten de öyle devam etti. Ağır ve yavaş şarkılarla başladılar ve her bir sonraki şarkıda hızlanacaklarını umarak eşlik etmeye çalıştık. Daha önce dediğim gibi herhalde daha yeni uyanıyorlar diye düşündük. Ancak 4, 5 şarkı sonra yavaş yavaş kendilerine geliyorlardı, birkaç şarkı sonrasında ise ara vermişlerdi bile. Aradan sonrası iyi olacak, sonunda eğlenebileceğiz diye avuttuk kendimizi ama yine 1, 2 şarkı dışında bekletimizin yanına yaklaşamadı konser. Duman bizlerden çok kendini eğlendirmekle meşguldü. Tam olarak ne yaptıklarını, nasıl eğlendiklerini anlayamadığımız ve muhtemelen hiçbir zaman da anlayamayacağımız çocukların dışında, en çok onların eğlendikleri kesin. Daha fazla dayanamadık ve daha konser bitmeden çıktık salondan. Hayal kırıklığı ve aynı zamanda şaşkınlık ve can sıkıntısı içinde.
İster maç olsun ister konser aldığım biletleri hep saklarım. Bu sefer de öyle yaptım ama bu konserin bana nasıl eziyet ettiğini hatırlatması amacıyla. Çıkışta bizim gibi erken çıkmış 2 kişiyi gördük. Bahsini ettiğim bileti yavaş yavaş tutuşturuyorlardı, herhalde dışarıya verdiği 2 kalorilik ısı daha yararlı olmuştur konserin kendisinden.
Bizde de geriye pişmanlıklar silsilesinde boğulmak kaldı efendim. Pazar öğleden sonra ve akşamını bu şekilde harcadığımıza mı, gençliğin bu halini gördüğümüze mi, kendimizi yaşlı hissetmemize mi, bilete verdiğimiz paraya mı, içeride O2’siz kaldığımıza mı, neye üzüleceğimizi, yanacağımızı bilemedik. Garip ruh hali içinde evlere dağıldık.
Takımdaşım’ın da benzer içerikli bir yazısı var. Buradan okuyabilirsiniz. Hepinize dumansız, kirsiz, passız temiz havalar diliyorum!
Bu yazı toplamda 3618, bugün ise 3 kez görüntülenmiş.
Leave a Reply