Hibelerin açıklanmasıyla birlikte biraz rahatlamıştık. En azından işin bizim tarafımızdaki kısmı bitmiş gibiydi. Şimdi ise karşı okula başvurularımızı göndermemiz gerekiyordu. Gönderilecekler arasında, başvuru formu, CV, niyet mektubu ve transkript yer alıyordu. CV’lerimizi tekrar gözden geçirmemiz ve niyet mektubu üzerinde önemli ölçüde çalışmamız gerekiyordu, zira bu ana kadar hiçbirimizin bu anlamda bir niyet mektubu yazması gerekmemişti. İlk önce CV’ler gözden geçirildi, sonra Erol’un CV’inin üzerinden gitmeye karar verdik. Hepsi bir örnek olacaktı ama olsundu, napalımdı. Dersler, ödevler bir yandan devam ederken, niyet mektubu örneği arama çalışmaları sürerken çok fazla tercih lüksümüz yoktu açıkçası. Belgeler tamamlanmıştı ama hâlâ niyet mektubu pek hazır sayılmazdı. Birkaç kez daha gözden geçirdikten ve de örneklerden bir iki kez daha esinlendikten sonra, onlar da artık tamamdı. 3’ümüzün de belgelerini bir araya koyup APS ile gönderdik ve heyecanlı bekleyiş böylece başlamış oldu. Birkaç hafta sonra, finallerden önceki tatili değerlendirerek Balıkesir yolunu tuttuğumda, Gökhan’dan kabul belgelerinin geldiği haberini aldım. Merak ve sevinç içerisinde geri dönüşü iple çekmeye başladım. Sonunda tekrar İstanbul’a vardığımda ilk işim tabii ki postayı açmak oldu. İçerisinde kabul belgeleri, Almanya’da oturma izni almayı kolaylaştıracak Türkiye’de doldurulması gereken bazı belgeler, Furtwangen ile ilgili bir kitapçık ve birkaç önemsiz belge daha vardı. Bundan sonra yapmamız gereken, Erasmus ofisinden istenen belgeleri tamamlamak, aynı zamanda da pasaport ve vize işlemlerine makul bir vakitte başlayıp sonradan öğrenim dönemine geç kalmamak. Bu sayfada yazan 13 maddelik bitmek bilmeyen belgeler zincirinin tamamlamaya çalışırken aynı zamanda yaz stajım da başlamıştı. Hafta içi her gün staja giderken, bazı gereken zamanlarda da izin alıp bu belgeleri tamamlamaya çalışıyordum. Pasaport içinse biraz uğraşmam gerekti. İş yerime yakın olduğu ve Emniyet’in mesai saatleri içerisinde hep Mecidiyeköy’de olduğum için, Mecidiyeköy Emniyet’e başvurmak istedim. İlk gittiğimde çok nazik memur geç kaldığımı 14.30’dan önce gelmem gerektiğini söyledi. Ben de 14.30’dan önce ne zaman? 13 – 14.30 arası olur mu diye sorunca, 14.30’dan önce herhangi bir zaman dedi tekrar. Ben de doğal olarak öğle arası yok mu diyince de, “Ne o, biz insan değil miyiz?” gibi beklediğim bir cevap verdi. Evet, günde 5 saat çalıştıkları için, yemek yiyip dinlenmek onlar için çok önemli, yoksa performanstan düşebilirler. Mazallah! Neyse efendim, sonra yine öğleden sonra bir izin alıp bu sefer canım Kadıköy’ümde şansımı denedim. Bir sorun çıkmadı. Daha önce okuldan aldığım harçsız öğrenci belgesi sayesinde, harç da ödemeden yeni pasaport için başvurumu yapmış oldum. Bir iki gün içinde hazır olacağını söylediler. Hakikaten de gittiğimde pasaportum beni bekliyordu. Şimdi ona bir de bir vize lazımdı. Ne de güzel yakışırdı değil mi? Evet, evet dediğinizi duyar gibi oldum. :p Maceranın Alman Konsolosluğu kısmı için diğer bir yazıda görüşmek üzere…
Bu yazı toplamda 5444, bugün ise 20 kez görüntülenmiş.
Leave a Reply