29 Ekim 2011 Cumartesi – Yarı Finaller Günü
1. Maç – Çiftler Yarıfinali: Květa Peschke – Katarina Srebotnik vs. Vania King – Yaroslava Shvedova: 6-3, 6-4
Televizyonda sürekli tekler maçları verildiği için, sanırım bu maça kadar bir çiftler maçını baştan sona kadar izleme şansım olmamıştı. İzlerken birkaç kural değişikliği olduğunu fark ettim. Hatta çevremizdeki bazı seyirciler de benimle aynı durumdaydı, onlar da şaşırmıştı. Önce hakemin atlamış olabileceğini düşündük hep beraber (işte cehalet böyle bir şey) ama sonradan anladık ki çiftlerde bazı kurallar farklıymış. 🙂 Yanlış hatırlamıyorsam bunlardan birisi de “deuce – berabere”nin olmayışıydı. Oyun içinde skor 40-40’a gelse bile sayıyı alan direk kazanıyordu. Çok emin değilim ama sanırım böyleydi. Aradan 3 ay geçince haliyle bazı detayları hatırlamakta güçlük çekiyorum. :S
Çiftlerde rallilerin çok daha kısa sürdüğünü hatta karşılıklı yapılan vole ve smaçlarla zaman zaman iyice masa tenisi kıvamına geldiğini anladım. Bu da maalesef benim açımdan seyir zevkini düşüren bir faktör. Kimileri ama oyunun hızı artıyor, sürekli vuruşlar yapılıyor, maç daha zevkli bir hale geliyor dese de benim için çok fazla öyle değil maalesef. Her sporda olduğu gibi teniste de mücadeleyi, sahanın bir başından diğerine koşturmayı, karşılıklı yapılan vuruşlarla uzayan rallileri seviyorum. Mücadele ve rekabet hat safhada olmadan rahat etmiyorum kısacası. O nedenle çiftler tenisini çok fazla beğenmedim. Belki karışık çiftler olursa iş biraz daha eğlenceli hale gelebilir. Ama onun haricinde çok fazla zevk alabileceğim bir şey gözükmedi, kadın tenisinin en üst seviyesindeki maçları izlememe rağmen. Tabii bir de erkeklerin çiftler maçını izlemem lazım tam olarak bir kanıya varabilmem için. Böyle diyerek de ufaktan bir açık kapı bırakayım. Yazının devamı için tıklayın
Bu yazı toplamda 8090, bugün ise 0 kez görüntülenmiş.