Son haftamıza da geçen hafta olduğu gibi Nuran Kutlubay ile başladık. Artık teori öğrenme kısmını geride bırakıp, alıştırmaların derinliklerine doğru ilerliyorduk. İlk çalışmamızda, yaygın olarak yanlış söylenen kelimeler üzerinde yoğunlaşan metinleri sırayla okuduk. Bunlar “hala, halâ”, “resmî, resm-i”, “makam”, “kar, kâr”, “asa”, “katil, kâtil” gibi kelimelerdi. Çoğunu olması gerektiği gibi kullanıyor olsak da, özellikle “asa” kelimesi beni şaşırtmıştı. Yeni öğrendikten sonra da dikkat edip okumak kolay bir iş değil doğrusu, ama bunlar da pekiştirme sonrası oturacak.
Diğer bir çalışmamız ise nispeten daha uzun bir metni, vurguya dikkat ederek, sohbet tarzında okumaktı. Bundan önce vurgulama yetimizi örnek bir cümleyi, farklı soruların yanıtı olacak şekilde okuyarak uyandırdık. Bu sorular tahmin edebileceğiniz gibi 5N1K sorularıydı, ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden ve kim. Gerçi bizim örnek cümlemizde, “neden”in yerine “nereden” sorusunun cevabı vardı, ama o da fark etmez, zira ‘n’ ile başlıyor. (: Metinde ise cümle vurgusuna dikkat ederek okuduk, kelime vurgularına giremedik, çok fazla zaman harcamamız gerekecekti yoksa. Sırayla okurken bir şekilde, konu doğaçlamaya geldi, eğitmenimiz de bize doğaçlamayı işlerken bunu yapmış mıydınız diye bir soru sorunca sınıftan doğru düzgün bir yanıt bile gelemedi, sebebi açık aslında. Herkes cevabın “hayır” olduğunu bilmesine rağmen, Nuran Hanım’ın buradan hareketle doğaçlama alıştırmalarına yöneleceğini adımız gibi biliyor, birbirimizi 5 haftadır tanıyor olduğumuz halde, topluluk önünde yapacağımız kısa bir konuşmadan çekiniyorduk ki doğru düzgün bir cevap bile veremedik. Öngördüğümüz gibi de oldu, bizim bu çelişkili tavrımızı sezen Nuran Hoca, son dersi doğaçlamaya ayırdı. Günlük yaşantımızda fazla üzerinde konuşmadığımız konulardan başlıklar seçerek, bizden bu konular hakkında birkaç dakika konuşmamızı istedi. Tabii aynı zamanda bir hafta önce işlediğimiz konu olan “Beden Diline” dikkat ederek. Fazla zamanımız olmadığı için, herkese sıra gelmedi, ama ben de “Günün Talihlilerinden” biriydim ve konum neydi? “Kalemtıraş”
Kullanmayı bırakın, en son gördüğüm zamandan sonra üzerinden ne kadar geçti onu bile bilmiyorum, ama bir şekilde bu konuda konuşmak durumundaydım. Ben de kalemtıraşı kullandığım yegane yıllar olan ilkokula dönüş yaptım, o yıllardan bahsettim az buçuk. (: Böylece de birbirinden farklı alıştırmalar yaptığımız bu dersimizin de sonuna geldik.
Son hafta ve son ders. Acaba bu derste yeni bir eğitmenimiz olacak mı diye içten içe bir merak vardı sanırım hepimizde. Ve bu dersteki eğitmenimiz akademinin başkanı Levent İnce’ydi. Sanırım en çok Türkçe’ye doyduğumuz ders oldu, Altan Varol’un dersiyle beraber. Bu zamana kadar gördüğümüz konuların hızlıca üzerinden geçtik, tekrar ettik. Eksik kalan birkaç konuya da değindik. Daha çok kelime vurgusu üzerineydi bunlar. Diyaframla ilgili nefes egzersizleriyle vücudumuzun sınırlarını zorladık adeta. Gerçekten de neredeyse daha önceden varlığından bile haberimiz olmayan bu kas kendisini geliştirmediğimiz, çalıştırmadığımız için, bizim en büyük yardımcılarımızdan biri olacakken, maalesef çeşitli alıştırmalarla zorluyordu bizi. Ama yine de, her halukarda göğüs nefesinin önünde yer aldığı bir gerçek. Diyaframlarımızı iyice yorduktan sonra son derste kelime ve de tümce (cümle) vurgusuna dikkat ederek yine sınıfın önünde şiir okumaktı yapmamız gereken. Bu sefer kimsenin kaçış noktası yoktu, herkes sırayla şiiri seslendirdi. Gerçekten de nerede vurgu yapılması gerektiğini bilmek, işi çok kolaylaştırıyor, kendinize daha güvenerek ve de ne yaptığınızın bilincinde olarak okuyor, daha etkileyici oluyor, muhtemelen de karşı tarafa, dinleyenlere de daha keyifli birkaç dakika yaşatıyorsunuz. Kim istemez ki bunu? Kimse. Bence de.
Levent İnce hakkında da birkaç söz söylemek istiyorum. Kendisi gerçekten de alanında çok bilgili, konuya hakim, bu işin eğitimini almış, aynı zamanda da kaliteli bir insan. Dersteki ilk 2 saatten sonra, “Keşke ilk dersimiz bu ders olsaydı.” şeklinde düşünenlerin sayısı az değildi. Ben de bu kesimden biriydim haliyle. Gerçekten de artık çehremiz de değişmişti sanki.
Dersin sonunda, hepimizin buradaki amacının daha iyi bir Türkçe olduğunu vurgulayarak, veda etmeden, tekrar görüşmek üzere ayrıldık. Çünkü bu sadece bir yere gelmek, bir şeyleri elde etmekten daha öte bir şeydi. Türkçe’yi, anadilimizi doğru kullanmak ve kullandırtmak için oradaydık ve kurs bitince, dışarıda da bu gayemiz uğruna savaşmayı, didinmeyi sürdürecektik.
Son olarak kendisine bu konuda tavsiye edebileceği kitaplar olup olmadığını sordum. O da 3 kitap ismi verdi: Emin Özdemir – “Etkili Konuşma Sanatı”, Nuzhet Şenbay – “Alıştırmalı Diksiyon Sanatı”, Suat Taşer – “Konuşma Eğitimi”.
Kursu elimden geldiğince detayıyla aktarmaya çalıştım. Geri bir tek genel değerlendirme kaldı. O yazım da kısa süre içerisinde sitemdeki yerini alacak. Düzgün Türkçeli günler hepimize!
Serinin diğer girdileri için:
- Diksiyon Kursu
- Diksiyon Kursu 1. Hafta
- Diksiyon Kursu 2. Hafta
- Diksiyon Kursu 3. Hafta
- Diksiyon Kursu 4. Hafta
- Diksiyon Kursu Değerlendirmesi
Bu yazı toplamda 7515, bugün ise 0 kez görüntülenmiş.
Leave a Reply