buyruk | net

to Infinity and Beyond!

Diksiyon Kursu 4. Hafta

| Filed under Kişisel Gelişim

Sondan bir önceki haftamızda, ilk 2 haftamızda olduğu gibi ilk derse Nuran Kutlubay ile başladık. Zaten birbirimizi daha önceden son derece iyi tanıdığımızdan ötürü, onsuz geçen 1 haftada hangi konuları işlediğimizden kısaca bahsedip yeni konuya geçtik: “Beden Dili”. Benim şahsen çok beğendiğim ve yakından takip ettiğim bir konu. Asıl ilgi alanım olan psikolojinin, istemsiz bir dışa yansıması olduğu için, beden dili çoğu kez insanların gerçekten düşündükleri, gerçekten hissettikleri hakkında yadsınılmaz bir kaynaktır.

Detaylandıracak olursak, çeşitli durumlarda, vakalarda, belli hareketlerin ne şekilde bize yol göstermesi gerektiğini konuştuk. İş görüşmesinde, birini dinlerken, bir şey anlatırken, ellerimizin, kollarımızın, bacaklarımın, hatta çenemizin bile bazı hareketlerinin hep kendi içinde bir anlamı olduğunu konuştuk, karşı tarafı etkilemek istiyor, kendine güvenen bir insan imajı çizmek istiyorsak beden diline dikkat etmemiz gerektiğini tartıştık. Bacak bacak üstüne atma yönünün, bir şeyler anlatmanın, açıklamanın telaşı içindeyken önümüze, yukarıya, sağa, sola bakmanın ne anlama geldiğini öğrendik. Şimdi burada direk olarak yazmak istemiyorum. Ama ayrı bir yazı olarak daha sonradan bu konu hakkında konuşabilirim. Kısa bir örnekle de bugünkü dersi bitireyim. Siyasilerimizle ilgili bu örnekte, Erdoğan, Bush görüşmesinde, kimin bacak bacak üstüne atarken ne tarafa yöneldiği, tokalaşırken elini hangi açıyla tuttuğu, diğer eliyle o anda ne yaptığı gibi detayları da irdelemiş olduk. Az önce dile getirmiştim, bu konu özel olarak ilgi alanıma girdiği için, en eğlendiğim derslerden biri oldu. Gerçekten de güzel, daha da önemlisi ilginç bir konu “Beden Dili”, herkese bir ucundan tutmasını öneririm.

Haftanın ikinci dersinde de Müge Oruçkaptan’la beraberdik. Bu derste de bir önceki hafta üzerinde durduğumuz, duygusal iniş çıkış, tonlama konularına devam ettik. “Kedi”, “Zengin”, “Fakir” ve “Yaban” adlı 4 kısa metin üzerinde çalıştık. Bunlar sırasıyla, sevecen, gurur, önemsememe/aşağılama ve sitemkâr duygularının yansımaları olmalıydı. Sanırım bir önceki haftadan daha başarılıydık, ama tahmin ediyorum ki eğitmenimizi yine yeterince tatmin edemedik. Bizim daha iyi olmamız ortak gayemiz, fakat unutmayalım ki daha 2 hafta önce kelimelerin, harflerin doğru telaffuzunu öğrenirken, şimdi doğru telaffuzun yanında, doğru vurgu ve tonlama da gerekli. Ama çoğumuz evlerimizde alıştırmaları gerektiği ölçüde tekrarlamadığımız için –buna ben de dahilim- tam olarak istediğimiz yerde değildik. Ben de kendi adıma yapabileceğim en iyi şeyi yapmaya çalıştım, eğitmenimizi can kulağıyla dinlemek, özellikle vurgulanan, tonlanan kısımları mümkünse nedenleriyle öğrenmek, sonra evde tekrarlarla bunu pekiştirmek. O zaman bu zamandır, çok düzenli olmasa da az da olsa neredeyse her gün çalışmalara devam ediyorum. Zaten diksiyon kişinin kendi çalışması, gayreti olmadan düzelebilecek, geliştirilebilecek bir husus değil maalesef. Bu nedenle de başarının anahtarı burada da tekrardan geçiyor. Ders içeriğinin biraz dışına çıktım, ama yine diksiyon sınırları içerisinde kalmaya gayret ettim. (: Derste de zaten yukarıdan bahsettiğim alıştırmalardan başka bir şey yapmadık. Sanırım o gün biraz yavaştık, sınıftaki herkes bile okuyamamıştı metinleri, koskoca 3 saatlik derste. (:

1 haftamızı daha bitirmiş olduk. Geriye kaldı 2 ders…

Serinin diğer girdileri için:

 

Bu yazı toplamda 5212, bugün ise 1 kez görüntülenmiş.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *