buyruk | net

to Infinity and Beyond!

BW Başkenti Stuttgart

| Filed under Almanya

Her hafta sonu, her fırsatta ardı arkası kesilmeyen gezilerimize yeni bir halka eklemek için tartışıyorduk. Sonunda da bulunduğumuz Bundesland’ın (Baden Württemberg) başkenti olan Stuttgart’a yollanmaya karar verdik. Sonuçta bize en yakın büyük şehirdi kendisi aynı zamanda. 5 kişilik Baden Württemberg biletini alıp gidişimizi kelle başı 5 €’ya getirmiş olduk. 5 kişi ise: Macar Zsuzsanna, Meksikalı Zukhov, Fırat, Erol ve bendenizden oluşuyordu. BW bileti aldığımız için en yavaş şekilde gidecektik. Yine de seçenekleri eleyip kendimize en uygun olanını bulup sabah 10.30 gibi otobüsle yolculuğumuza başladık. Son trende Stuttgart’ın kendi sahasındaki maçı izlemeye giden taraftarlarla karşılaştık. Çoğunun üzerinde forması hali hazırdı. Bir yandan tezahüratlar, bazen de anlamsız bağırışlar devam ederken, bir yandan da yerdeki bira şişelerinin sayısı hızla artıyordu. Almanya’daki değişik bulduğun durumlardan birisi de diğer Avrupa ülkerinde, çoğunda, sokakta, halka açık yerlerde içkinin yasak olması ama burada öyle değil. Herkes her yerde bir şeyler içiyor. Hatta “Almanlar kahvaltıda bile bira içer.” sözü de hakikaten doğru. Daha Almanya’daki ilk günümde istasyondaki insanları görüp şaşırmıştık.Burada da trende oturmuşken, bir iki kere görevli birisi gelip içecek, yiyecek isteyen var mı diye sordu. Daha da güzeli, içecekler listesinin başını Biranın çekmesiydi. Almanlar’ın tezahüratı anlamaya çalışırken yolun sonuna gelmiştik. Stuttgart ana istasyonda inip etrafta dolanmaya başlamıştık. Sabah da fazla bir şey yiyemediğimiz için yemek bulmak ilk önceliğimizdi. Böylece yemek yiyecek dükkanların, restoranların nerede olduğunu sorarak yönleniyorduk. Sonrasında tekrardan bir büyük şehirde olduğumuzun farkına vardık. Ne zaman Almanca konuşmaya çalışırken tıkansak, karşıdaki İngilizce biliyor musunuz diyerek konuşmaya devam ediyor ve İngilizce ile problemi çözüyorduk. Neredeyse her konuştuğumuz kişi İngilizce biliyordu, büyük şehirin bir artısı sanırım bu da. Tam istediğimiz gibi bir yer bulamamışken, son olarak yine bir dönercide karar kıldık. Bu sayede Macar ve Meksikalı arkadaşlarımıza ayranı tattırma fırsatını yakaladık. Çoğu yabancının dediği gibi, bozulmuş süt gibi demeseler de biraz fazla tuzlu diyerek pek fazla beğenmediklerini ima ettiler. Zaten beklediğimiz bir tabloydu, bu nedenle fazla şaşırmadık. Daha sonra ne yapacağımızı pek bilmiyorduk açıkçası. Alış-veriş yapmak için bir iki yer gezdikten sonra, elimizdeki haritalara bakarak, belli bir iki yere gittik, oralarda da tabii yine bol bol fotoğraf çektik. Sonra bir ara yorulunda güzel bir kahve içmek istedik. Dolaşırken kafelerin yanından geçerken yayılan kokulardan etkilenmemek elde değildi. Biz de oturduk bir yerde, kahvelerimizin tadını çıkardık ve daha önemlisi belki de dinlendik. Sabahtan beri trende, ayakta, sırtımızda çantalarla yorulmuştuk. Sonrasında hava kara bulutların da etkisiyle birden karardı. Alış-veriş için son durak olan elektronik mağazalarında geziniyorduk. Media Markt, Saturn arasında birkaç gidip gelmeden, bir iki saatten sonra Erol sonunda bir fare üstünde karar kılmayı başardı. Ben de aslında harici bir sabit disk almak istiyordum ama sonrasında internetten biraz daha araştırma yapıp daha iyi bir karar verebilirim diyerek askıya almıştım bu planı. Media Marktın çıkışında güvenlik görevlisinin Türk olduğunu fark ettik. Nereye gidebiliriz, ne yapabiliriz diye sorduk, fakat o da “Ben de yeniyim be abi!” diyerek bizi yanıtladı. Hemen dışarıda bir Straßenkünstler ile karşılaştık, sokak sanatçısı olarak Türkçe’ye çevirebiliriz sanıyorum. Yere, mermer zemine güzel bir manzara resmi çalışması yapıyordu, buna ilaveten bir de resmin etrafında bir çok dilde “Teşekkürler” yazılmıştı. Buradan… Sonrasında yarın için biletimizi almak için tekrar istasyona gittiğimizde karşılaştığımız tablo pek hoş değildi. Geri dönmeyi düşündüğümüz 04’te kalkan tren seferi yoktu görünmüyordu, biz de 06’da kalkan ile gelmek zorunda kalıyorduk. Bu da bu saate kadar bir yerlerde bir şekilde vakit geçirmemiz demekti. 04 olsaydı, o zamana kadar bir bar veya diskoda vakit geçirebilirdik ama 2 saat daha fazlayı bu yorgunla kaldırmamız pek zordu. Zukhov’un bir arkadaşından bir iki disko ismi almıştık ama bu arada yolda afiş dağıtan elemanlardan bir tane daha öğrendik, elemana elimizde haritada yerini göstermesini istedik ve sonrasında buraya gitmeye karar verdik. Öncesinde istasyondaki, anahtarlı kasalara bütün eşyalarımızı bıraktık, sonrasında haritayı içerde unuttuğumuz ortaya çıktı. Son çare olarak aklımızda kaldığı kadarıyla bir metro durağı seçip ona doğru yollandık. Ama indiğimizde karşılaştığımız tablo enteresandı. Etrafta herhangi bir müzik sesi olmadığı gibi aynı zamanda bir insan sesi, bir gürültü de pek yoktu. Bir iki dolandıktan sonra tekrar ana istasyona yollandık. Yine karnımız acıkmıştı ama bu sefer de. (: Ana istasyondaki Burger King’te açlığımızı giderdik. Kasadaki elemanlardan biri de Türk’tü. Fırat elemana Türkçe de konuşuyor musun diye sorunca, aldığımız cevap bizi biraz dumur etti. “İkisini de konuşamıyorum.” Bunun dumurluğu içinde yiyeceklerimize gömüldük. Sonrasında daha önce ismini aldığımız yerlerden birinde şansımızı denedik. Denedik diyorum çünkü içeri almadılar, giyimimiz fazla sportifmiş. Sonrasında yine bir kafede sıvı molası verip saati biraz daha ilerletmeyi başardık. Bu sefer başka bir yerde daha denedik şansımızı. Saatin geç olması ve Erasmus öğrencisi olmamız işimize yaradı ve içeri girebildik. İçerde de fazla bir şey yoktu, boşalmaya başlamıştı çoktan. Biraz uyuklamadan sonra, tekrar istasyona döndük, aşağı metro durağına inip havanın orada biraz daha sıcak olmasını değerlendirip uyuklamamıza kaldığımız yerden devam ettik. Saat daha 06 olmadan tren de gelince hemencecik yerimizi aldık, biraz daha konforlu kestirmeye devam ettik. Aktarmaları da kaçırmadan köyümüze geri döndük. Varış saatimiz 10.30’du. Ayrılmamız üzerinden tam 24 saat geçmişti. Bunu da bir yere not edip başkent defterimizi kapattık…

Fotoğraflar da burada hizmetinizde…

Bu yazı toplamda 5580, bugün ise 1 kez görüntülenmiş.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *